Fareli Köyün Kavalcısı

Yaş ilerledikçe karışıyor bazen kafa.

Özellikle de pek tanımadığın biriyle ciddi ciddi bir şey konuşurken alakasız bir konu geliyor aklıma. Yıllar öncesine dönüyor yediğimin hafızası.

Geçenlerde bir seminere katıldık orada da tanışma, muhabbet şu bu derken benim kafa gitti yine. Gözlerimin önünde canlanan anı ise yüzyıl önce Venezuela’da diş ağrısı ile ne yapacağımı şaşırdığım günle alakalı.

Yüzümde eblek bir gülümsemeyle geri döndüm şimdiki zamana. Kadın anlatıyor bir şeyler, ne olduğunu da kaçırmışım. Sustu o sırada. Yine iç ses karmaşası girdi araya; “Soru mu sormuştu ki? Ah gerzek Mizyal iki işi bi arada yapsana! Hayallere dalarken bir yandan da kadını dinlesene kızım mal mısın ya! Ne diyim şimdi ben? Salla bişi bak ayıp olacak” diye kıvranıp durdum.

Bekliyor kadın ve cevap vermem lazım.

Ehüehi, evet çok güzel bir yer değil mi? Biz tabii yeni taşındık Bolu’ya diye saçmalıyorum, biraz gürültülü değil mi, çay alalım mı?

(Ben gerizekalıyım da az evvel siz konuşurken dişçideydim. Bence benle konuşmayın çünkü dişçiden sonra içmeye de gitmiştik hala etkisindeyim diyemedim.)

Bu hatıralara dalma olayının işime geleceğini hiç düşünmemiştim oysa. Hiç aklıma gelmezdi nolluuuur aklıma bi şey gelse de şu andan bi kurtulsam diyeceğim. Hayat bu ya oldu işte.

Aşağıdaki bölüm bazı  rahatsız edici unsurlar içeriyor. Sevimli bir foto koyayım da ortam yumuşasın 😀

Yukarıda anlattığımla hiç alakası olmayan bir mevzuya geçeceğim şimdi hazır olun. Tek ortak noktası benim hayallere dalarak kendimi farklı dünyalara sürüklüyor oluşum.

Eve bir fare girdi geçenlerde. Yarım aklımı da ona verdim, kalmadı gitti elde avuçta bir şey. Küçük bir yavru hatta sevimli bir yaratıktı. İçeri girmiş ve annem görmüş. Annem geldi odaya, saat sabahın 2’si.

Bir karaltı gördüm Fireet ama göz yanılması mı bilemedim.

Farkettim ki Mizyal demiyor. İsmimi telaffuz etmemişse bir ciddiyet var. Ortalığı ayağa kaldıracağımdan şüpheleniyor kesin, hissediyorum.

Anne, gecenin 2’sinde nerden gördün hayvanı?

Kitap okuyordum ama yanılmışımdır ben gerçekten. Tamam yok yok ya fare değildir. Fırattt di miii? diyince ben Fırat’ı tepmek suretiyle başladım kriz çıkarmaya.

Yanılmaz o yaaa, cidden görmüştür! Annem fareden değil benden korkuyor diyerek salona doğru uçtum. Ayaklarımın yere değmediğinden eminim. Süper güçlerim olsa evi sallar tilt oyununa çevirirdim evi. Top ben olurdum herhalde.

Neyse, Fırat bize inanmadı.

-Ya ne elekesi ver yeeaa! bu saatte fare eve mi girer? Farelerin saatleri var çünkü.

Nerden girdi buuuu!

Ben balkonu açmıştım dedi annem.

-Temizlikçi de açtııııı! o zaman olmadığı ne malummm? kavgası başlamışken Fırat araya girdi.

Herkes sakin olsun!!!

Biz ikna olalım diye oraya buraya bakmaya başladı. Beni salonda bıraktılar, koltukta pıstım kaldım.  IHHUUUÜEÜEE  gibi acaip bir ses geldi içerden. Ben yoktum o sırada yanında, kafam gitti yine ve hoşgeldin Matriiiix! Bi sen eksiktin ama iyi ki geldin! Hayalimde Fırat uzun siyah deri bir ceket giymiş, sanırsın Keanu Reeves’in Matrix sahnesindeyiz. Eğiliyor, kalkıyor, hopluyor, zıplıyor ama ağır çekimde tabii. Karizmatik kocam fare peşinde, kurşunlar murşunlar etrafta kol geziyor. Ben salonda olduğumdan sadece hayaller konuşuyor o sırada. Kırmızı hap mı? Mavi hap mı? diyorum.

Bağırış sesleri geliyor içerden, annemle bizim Keanu odaya kapadılar kendilerini. Birbirlerine mi bağırıyorlar lan bunlar derken gümmmm, pat çattt! Komşu duysa aile içi şiddet diyecek. Yakalaaaa diye çığlıklar var. Eve hırsız girmiş gibi de düşünüyor olabilirler hani. Komşularla henüz tanışmadık, zaten tanışsak ben muhtemelen yüzümü gizleyeceğim utancımdan.

Bir anda bir sessizlik oldu.

Kıyamamm diye bir ses geldi içerden. Bizim çakma Keanu Reeves torbaya giren küçük fareyi almış getiriyor. Çıkardı dışarı ve doğal ortamına saldı. Sokağa yani.

Mazyal çok tatlıydı yaa, çok üzüldüm dedi. İçimde hiç acıma duygusu yoktu açıkçası. O sırada gerçekler yine tokatladı beni. Kendime geldim. Matrix filmi bitmişti. Baktım bizim Keanu’nun üstünde pijama, silah dediğimizde bizim ucu kırık sarı süpürge. Annemde de faraş. Hayallerim yıkıldı. Olmaz olası bilinçaltım dedim.

Ben Adana’ya gittim o an. Uçan hamamböceği vardı orda, annem ne güzel nişan alırdı terlikle havada yakalardı la haşereyi dedim. Fare de başarılı olamadı falan derken baktım az önce bağıran Deniz tekrar uyumuş. Ben artık bu evde mümkün değil uyuyamıyorum.

Kapı pencere de açmadığım için karbondioksit zehirlenmesi yaşıyor da olabiliriz. Fareden değil havasızlıktan halüsinasyonlar görüyor olabilirim.

Kafa gitti.

Yüzümde gerzek bir gülümseme.

Fırat neye güldüğümü sordu. Hiççç uçan hamamböceğine dedim.

Ne yani Keanu Reeves mi deseydim???

-Evimize geleceklere not: haşere ve diğer şeyler için gerekli her türlü tedbir alınmıştır. Balkona koyulacak yapıştırıcılı zımbırtılara bizim oğlan kesin yapışır diye koymadık. Valla gelmeyin diye yazmadım bak yemin ederim 😀

KEANU GERÇEK OLAYDI GELİRDİNİZ AMA YAKALAMAYA ARTİZLER!

 

 

2 Comments

  1. Venezuela’da olduğunuz dönemlerde ortam nasıldı?
    Şimdiki gibi karışık mıydı?
    Orda tanıdığım bir arkadaş, şu an ülkeden herkes kaçmaya çalışıyor demişti.

    • Merhaba, o zaman da çok kötüydü. O günlerimi anlattığım bir yazım mevcut. http://mizyal.net/?p=3534 bu linkten bakabilirsiniz. Henüz Maduro ile işler çığırından çıkmamıştı ama ben tüm arkadaşlarımdan bir satır da olsa yorum yazmalarını rica etmiştim. 2005 ve 2008 yılları arasında bir çok kez gittim Venezuela’ya. Maalesef o güzel ülkenin yıl be yıl bu kadar kötüye gitmesi beni çok üzüyor.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir