Anasına bak oğlunu al..ma!

Bodrum-Castle

Yıllar yıllar önceydi. Henüz evlenmemiştim ve etraftaki bebek ağlama seslerine gıcık gıcık bakıyordum, sanki bebeklerin açma-kapama tuşları varmışta anneleri bu düğmeyi bulamıyormuş gibi ezici bakışlar atıyordum.

Yıllar geçip, zibidi tipli bir oğlan doğurunca aklım eskilere gitti. Ailemin bana güveninin tam olduğu 18-30 yaş arası dönemim muhteşem geçti fakat bu muhteşemliklerin hepsinden haberleri olmadı. Bazıları gizli muhteşemliklerdi, aşağıda anlatacağım olay gibi.

 Erken rezervasyonla en ucuzundan bir bilet bulup Bodrum’a gitmeye karar veren bizler, sanki bir navigasyon cihazıymışçasına en kısa ve ucuz yoldan Bodrum’a DENİZLİ! üzerinden gidilir diyerek, biletleri ayarladık. 29 liradan bilet alınca hepimiz mutluyduk. Gün geldi, yolculuk başladı. Kendimize gerizekalı diyememenin dayanılmaz ağırlığıyla, başladık tam 18 saat sürecek yolculuğumuza. Neyse vardık. Görsen sanki Amerika’ya gidiyoruz. 29 liralık biletin üstüne,Havaalanı-Denizli (1 saat), Denizli-Muğla arası  dolmuşa verdiğimiz paralar, taksiye verdiğimiz paralar ve kaybettiğimiz bir koca gün eklenince, 500 lira verseydim de şu çileyi çekmeseydim desek bile artık çok geçti.

Geldik ve gecelere akmaya karar verdik, gençtik, dinçtik, atletik ve çeviktik. Gece bittiğinde hafif çakır keyiftik. Yani bazılarımız. Tamam kabul ediyorum pert olduk. 3 kişiydik. Turgutreis denilen banyosundan tuzlu su akan 5 koca yıldızlı otelde kalıyorduk. Saçlarımız denize girmeden deniz suyuna bulanmıştı. Dolmuşla merkezden 1 saatlik mesafede olan otelimize ulaşmak için son dolmuşa yetişmiştik. Son koltuklara oturduk, ben yanımdaki sarhoş arkadaşlarımı (isimleri gizliyorum top secret: Elif ve Beril) sollayarak cam kenarını kapmıştım. Onlarda üstüme yığılmışlardı.

1 saat uyuyacaktık ve hemencecik gelmiş gibi olacaktık…güya. 15 dakika sonra kendimi garip hissetmeye başladım. Eyvahlar olsun, korktuğum başıma gelecekti, kabus geliyorum diyordu, kusacaktım. Elif’i uyandırmaya çalıştım ama üstüme yığıldığından farkına varamadı olayın. Ama Beril öyle değildi, iki yan koltuktan atlayıverdi anında. – Nolduuuuuuu!!! 

Nolmuş gibi görünüyor bakışı atabildim sadece, mimiklerimde bir azalma vardı. Ellerim ve kollarım sanki benim uzvum değil gibiydi, bir tek gözlerime bak ve beni anla durumu işe yarıyordu.  Yanımda bir cam olduğunu sonunda idrak edip, camı açtım. Sonuçta dolmuşun içine kusarsam şoföre ayıp olurdu, adam bir de bunu mu temizleyecekti, dahası dolmuştakilere de rezil olmak vardı.

Çıkardım kafayı dışarı, kusucaktım kaçışı yoktu artık. Son sürat giderken suratıma çarpan esinti iyi geliyordu. Arkaya bir baktım, bizim Formula 1’ci dolmuşçuyu sollamaya çalışan son model bir BMW yardır yardır geliyor.

Vay arkadaş! yine kendimi değil başkalarını düşünüyorum ama napcan, vicdan diye bir şey var.

Vücudumu kontrol edemesem de iç ses durmadan konuşuyordu:

Kızım kusarsan direk bu adamın camına yapışır, yazıktır akıllı ol.

 Baktım, olayı farkeden BMW anında sollamaktan vazgeçti.

Yazıktı sollasındı bir şey olmayacaktı çünkü ben üstün zekamla acaip bir çözüm bulmuştum. Kusacaktım ama hızını kesecektim. Nasıl mı? Önce elime kusup daha sonra bırakacaktım rüzgarın hafifliğine. Böylelikle hızı kesilmiş (!) olan sıvı, arabasının camına yapışmayacaktı!

Olay bittiğinde elim, yüzüm, üstüm başım batmıştı. Kızlar ayılmış, şok içerisinde bana bakıyorlardı. Neden elime kustuğumun açıklamasını yaptım ve kafalar çok iyi olduğundan gayet mantıklı geldi. Sabah olana kadar herşey normaldi.

Deniz’im doğana kadar bu olayı bir daha hatırlamamıştım. Arada kızlarla güler geçerdik. Taa ki dün akşam bu çocuğun büyüyeceğini idrak edene kadar.

 Bu çocuk büyüyecek, koca adam olacak, arkadaşlarıyla tatile gidecek (buraya kadar sıkıntımız yoktu), içki içecek (gözlerimi belertmeye başladım), Bodrum’a giderse, tisko misko, kusacak, dolmuşa binerse arkaya otursun bari amaanııın…bin tane zıpır tip var aslında etrafta, bizler akıllıydık di mi ya!!!

Ben yine de çocuğun peşine takılıp, gizli gizli takip edeyim diyorum. Abarttığımı düşünmüyorum.

Bu yazı, Deniz okuma-yazma öğrendiğinde kendi kendini imha edecektir.

Saygı ve sevgilerimle,

Mizyal

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir