Neuschwanstein ve Linderhof Sarayları

Almanya’ya gelipte Bavyera semalarını görmeden dönmek olmaz gibi artist bir giriş yapayım mı? Tesadüfen gördüğüm bir şato fotoğrafını araştırıp oranın Neuschwanstein olduğunu öğrenip, Münih’e çok yakın olduğunu kafaya yazmışım bir zamanlar. Bildiğim tek şey Disney World’deki Uyuyan Güzel Şatosunun buradan esinlenilerek yapıldığı. Baya benziyor yahu demiştim içimden ve hiç oraya gideceğim aklıma gelmemişti. Münih’e gideceğimiz belli olunca turumuza şatolar eklenmiş oldu, ancak şöyle bir sıkıntı vardı, araba kiralamamız gerekiyordu ve ben bu sefer araba kullanmak istemiyordum. Kaybolucaz, geç kalıcaz odur budur şudur…Bir tur buldum internetten tesadüfen. Viator ve onların bir çok farklı turları bulunuyordu. Bize en uygun olan 1 günlün Neuschwanstein ve Linderhof turu idi. İki şato gezilecekti ve arada Oberammergau’da alışveriş zamanı olacaktı. Giderken bütün tarihi anlatıldı ve biz gayet memnun kaldık, araba kullanmadık, yorulmadık…Tavsiye edilir.

DSC_1416

Yollar yollar..

Linderhof Sarayı:

DSC_1379

Saraya doğru giderken sizi güzel bir manzara bekliyor…

DSC_1381

Deli Kral’ın vazgeçemediği kuğular..

Münih’ten Bavyera topraklarına doğru giderken, yolun o yemyeşil güzel manzarası aklımızı almıştı. Yol hiç bitmesin istiyorsun aslında. Çift katlı otobüsün üst katında güzel bir yer bulmuştuk neyseki. Yavaş yavaş yerde karlar görünmeye, hava sertleşmeye başlamıştı.

Bu saraylara giderken Kral II. Ludwig ile ilgili biraz araştırma yapmak lazım mutlaka.

18 yaşında birden tahta oturan Ludwig, karakter olarak kral olmak için değil, bir sanatçı olmak için yaratılmış aslında. Kuzeni olan Sisi’ye hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak inanılmaz benzerlikleri bulunan bu iki kuzen aslında herşeyi olup ama mutlu olamayan içine kapanık iki kişi aslında.

DSC_1383

Burası sarayın havuzu ve bahçesi…Kış vakti olduğundan tadilatta…

Kendisini ne baba ne anne tarafından sevilmemiş olarak gören Deli Kral hayal dünyasında yaşamayı isteyen ve insanlarla fazla görüşmek bile istemeyen biri olup çıkıyor. İlk uğradığımız Linderhof Sarayını gezerken odalarda yaptırdığı akıl almaz detaylarla bu değişik huylarını gösteriyor zaten.

DSC_1385

Kuğulara hayran olan Deli Kral, yılın yarısını bu sarayda geçirirmiş, o geldiği zaman Sarayda bulunan kuğu heykelleri sarayın önüne koyulurmuş ki onun geldiği anlaşılsın diye. Gözle görülür bir abartıya sahip olan sarayın her odası zamanının son teknolojisi ile bezenmiş. Öyle ki, Tek kişilik bir yemek odasında,  masayı aşağıdaki mutfağa asansör ile inebilecek şekilde dizayn ettirmiş, böylece hiçbir hizmetli ile muhatap olmadan yemeğini yiyebilecekmiş. Yemeği bitince zile basıp masayı aldırtıyormuş. Masanın altındaki bölme açılıyor ve masa komple gidiyor. Muhteşem bir akıl. En sevdiği renk olan mavi hakim yatak odasında. İlk defa telefon, sifon ve lamba kullanımı onun saraylarında görülüyor ve bu onun deliliğine veriliyormuş. Yoksa kim bu saçma şeyleri kullanır ki?

Fransa Kralı 14.Louis’e hayran olan Deli Kral, her sarayının onun saraylarına benzemesi için uğraşıyor ve bu sarayında da Louis’in resmini baş köşeye asmaktan çekinmiyor. Bir Kral olarak başka bir ülkenin Kralına bu kadar hayran olmak çok hoş karşılanmıyor tabii.

II. Ludwig’in dönemi Romantik Döneme denk geliyor ancak o Barok tarz aşığı ve tüm sarayları Barok Dönem izlerini taşıyor. Linderhof diğerlerine göre küçük olsa bile içeri girdiğinizde karşılaştığınız şaşaa üstünüze üstünüze geliyorJ Her oda farklı renkler ve seramik çiçeklerle dolu tavanlar, duvarlar. O yatak odası ne kadar güzeldi, kocaman bir Kristal lamba. Maalesef fotoğraf çekmek yasaktı.

 Oberammergau:

DSC_1395

Buradan yola çıkıp Oberammergau’da bir alışveriş molası verdik. Tahtadan yapılmış hediyelik eşyaları ile ünlü bir yer. Ama esas ünü Passion Play’ in her 10 yılda bir burada yapılmasından geliyor. Şu Çarmıha gerilmenin yapıldığı yer. 2020 yılında yine tekrarlanacakmış. Rengaren boyanmış güzel Bavyera evlerinin fotoğraflarını çekebilirsiniz.

DSC_1404

Neuschwanstein Sarayı:

DSC_1435

Buradan yola çıkıp doğru Neuschwanstein’a gidiyoruz. Bastıran sis ile daha gizemli bir görünüme bürünen bu şato gerçekten görülmeye değerdi. İçerde yine fotoğraf çekmek yasak. Bütün servetini bu sarayda tüketen Deli Kral’ın son günü de yine burada oluyor. Şato biraz yukarıda kalıyıor. Otobüs bizi aşağıda bıraktıktan sonar ister bir at arabasına atlayıp yukarı çıkabilirsiniz ya da yürüyebilirsiniz. At arabasında acaip bir sıra olduğundan biz yürümeyi tercih ettik. Hızlı davranmak istedik zira kaybedecek zaman yoktu. Aşağıda yemek yiyebileceğiniz lokantalar bulunuyor ama biz sandviç ve kola alıp başladık iki işi bir arada yapıp zaman kazanmaya. Bizim daha once gördüğümüz Marienbrücke diye bir bölüm vardı, esas oradan tam bir şato manzarayı alıp güzel fotoğraflar çekebilirdik ancak kış geldiği için oranın yolunu kapatmışlardı. Çok üzüldük ancak biz Türk’tük. Üzülecek bir şey yoktu, çitlerle kapatılmış yolun bize engel olacağı düşünülemezdi di mi? Çitin üstünden atladık, bizden sonra da insanlar bizi takip etti tabii ki. Yılın ilk karı ile karşılaşmıştık. Marienbrücke Köprüsüne gitmeden sakın geri dönmeyin!!! Benim yükseklik korkum olduğundan yine bir işkence başlamıştı ama kocam baya eğlendi…

DSC_1526

DSC_1483

Marienbrücke

DSC_1437

DSC_1478

Şato gezileri gruplar halinde yapılıyor, her grup kendi numarasını bekliyor ve hoop o zaman içeri alınıyorsunuz ve bunlar Alman gecikme diye bir şey söz konusu değil. Fotoğraf çekmek yasak amah ala aklımda o güzel şato. Yatak odası yine mavi tonlarında. Kocaman bir İsa heykeli olan bir salon. Farklı farklı hizmetli odaları. Yapayalnız bir adamın hüzün dolu hayatı diyorsunuz içten içe. Wagner’i öyle destekliyor öyle paralar veriyor ki Wagner’I Wagner yapan II. Ludwig’miş haberimiz yokmuş diyorsunuz.

Bir ufak ayrıntıdan daha söz etmek gerekiyor, II. Ludwig bu sarayları yaptırırken kendi kişisel servetini tüketiyor ve Hükümetten borç istiyor! İşte kıyamet bundan sonra  kopuyor. Hükümet para vermeyi reddedince, Ludwig bütün bakanları değiştireceğini söylüyor ve onları tehdit ediyor.

Tabii Bakanlar boş durur mu,  Ludwig’in akıl hastası olduğunu ve Kral olamayacağını söylüyorlar. Bir doktor’da Ludwig’I kontrol etmeden hasta raporunu veriyor. Bu karar alındığında Neuschwanstein Sarayında olan Ludwig, haberi burada öğreniyor. Hala anlaşılamayan durum ise şu. O gün saraya gelen doktor ile bir yürüyüşe çıkan Ludwig, daha sonra göl kenarında ölü bulunuyor. Doktor’da öyle. Bu intihar mı yoksa cinayet mi bilinmiyor.

Oralara yolunuz düşerse mutlaka uğrayın buralara. Ahh bir de bira için yerimize.

Bir gün sonra dönüşümüz var ve ben son biramı oralarda içmişim haberim yok…Bir kaç hafta sonra hamile olduğumu öğreneceğim daha…:)

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir