Sakız Adası (Chios)

image

Rüzgar eserken yüzüme yüzüme,

Kimin fısıltılarını taşıdı kim bilir..

Ne özlemler birikmişti karşı kıyılarda..

Giderken salına salına, o deli dalgalarda

Ay vururdu yüzüme

Sersem ederdi.

23 Nisan’ı bir küçük kaçamağa çevirip, pasaportlarımızı da unutmadan atladık İzmir’e gittik. Eh, pasaportlar hazır elimizde iken ve hazır vizemiz de varken, ver elini Yunanistan dedik. Ucundan kıyısından da olsa, burnumuzu soktuk bu komşu adaya. Bir yolculuk daha başladı. Ege’nin deli rüzgarı bizleri serseme çevirirken, bir saatin sonunda kendimizi Yunanistan’ın Sakız Adası’nda bulduk. O ne dalgaydı Yarabbi!

Bilinçsiz turist örneğini yine sergilerken önce Çeşme Marina’da bulunan Egebirlik Feribotundan biletlerimizi aldık, 15 Euro’luk biletimizi alıp, yurtdışı çıkış harcımızı içeriden ödeyip, bindik feribota. Doluluk olmuyor ancak saatlerini öğrenin, sezon açılmadan gidiyorsanız, aynı gün dönüş olmayabiliyor.

İçerde yerimizi aldık ama rahat etmek ne mümkün! Beni deniz tutmaz derim yıllardır ama bu deniz deli. Akdenizin akıllı suları gibi değil! Çıktım dışarı, nefes alayım diye. Neyse ucuz atlattık. Yolculuğunuz tam 1 saat sürüyor, Meis adası gibi değil aman kendinizi 15 dakikada oradayım gibi bir hayale kaptırmayın. Kış aylarında haftada 2 veya 3 kez feribot var ancak yaz aylarında her gün gidiş dönüş feribot bulunabiliyormuş. Farklı acentalar var. Biz Egebirliği tercih ettik, memnun kaldık. Biletinizi internetten alırsanız %10 indiriminiz oluyor, aklınızda olsun;)

Egebirlik firması, biletinizi aldığınızda size bir broşür veriyor ve içinde bulunan harita çok işe yarıyor. Bilinçsiz turist olabiliriz ancak çok şanslı olduğumuz bir gerçek. Feribotta tanıştığımız Cengiz bey, bize müthiş bir rehber oldu.

Araba Kiralayın:

Feribottan indiğinizde dışarıda sizi bekleyecek olan tur rehberleri olacak. Bir günlük bir tur önerecekler, kişi başı 25 Euro diyecekler. Hatta bu rehberler Türkçe konuşuyor olacak, hafif aksanlı olacak tabii. Ancak hemen kabul etmeyin! Kendi arkadaş grubunuzun sayısına bağlı olarak farklı bir şey önereceğim size şimdi: Araba kiralayın. Vakit kaybetmeden. Marina’dan çıktıktan sonra 2 dakikalık bir yürüyüş ile hemen araba kiralama acentalarının olduğu yere geleceksiniz.

image

Sotirakis Holiday adlı firmadan çok uygun fiyata farklı seçeneklerden arabalar kiralayabilirsiniz. C3, 28 Euro, Honda Civic, 23 Euro’ya Nisan ayı fiyatlarıyla bulunabiliyor. Sahipleri çok dürüst ve şeker insanlar, aklınızda olsun. Daha ucuz ve daha özgür olabileceksiniz!

Chios Merkezi Gezin:

Sakız Adası, Yunanca’da Chios’muş. Fazla sayıda araba göremediğimiz için önce arabayı kiraladık ve Sakız Adası’nın merkezini gezmek istedik. Park problemi olduğu için arabaya hemen atlamayın, yürüyün. Kısa bir yürüyüş ile sahili takip ederek Sueño Cafe’den sağa dönüp, Gül Hanım’ın Sweet Art isimli hediyelik eşya dükkanını ziyaret edin. Genelde Türklerin ilk durağı olan Gül Hanım’ın sıcacık dükkanında kazıklanmadan başka bir deyişle turist fiyatıyla kandırılmadan, sakız, sakızlı reçeller, sakızlı diş macunları, magnetler, limon çiçeği reçelleri, çam fıstığı reçelleri ile sakızlı likörler, mandalina likörü ve değişik hediyelik eşyaları doldurup oradan çıkabilirsiniz. Onun önerilerini dikkate alınız. Elinize yük etmeyin diye, torbalarınızın üstüne isminizi yazar ve akşam limana getirir.

image

Oradan çıkın ve sokaklara vurun kendinizi, biraz kaybolun. Tamamen kaybolana kadar yürüyün ve fotoğraf çekin. Fotoğraf çekmek için harika yerler çıkacak karşınıza. Benim en sevdiklerim ise farklı kapılar oldu yine. Her Yunan adası gezilerinde olduğu gibi burada da kapılara taktım kafayı. Kocam çektiğim fotoğrafları beğenmiyor, tamam kabul. Ama, ben fotoğrafçı olduğumu iddia etmediğim gibi bir fotoğraf makinam bile yok, bunları telefonla çekiyorum arkadaşlar aman iddialı olduğum düşünülmesin.

image

Osmanlı zamanında camii olan yapı, bugün Bizans müzesi olarak hizmet veriyor. Unutmayın, adanın en önemli başka etkinliği ise, adanın Türklerden kurtuluşunun kutlanması. Neyse ben denk gelmedim.

Pazar günü her yer kapalı olduğu için Chios’a yani Sakız Adası’na Pazar günü gitmeyin. Yoksa bizim gibi o güzel mağazalara giremezsiniz, ağlarsınız.

Sakız Adası’nın en ünlü pastanesine uğrayın, lokma isteyin, çikolata yiyin:) Ben okuyamıyorum bunu ama siz birine yukarıda bulunan fotoğrafı gösterin size yerini söylesinler:) (üçüncü resim)

Sahilde baya curcunalı görünen Sueño Cafe’de bir Frape için. Frape, bu adanın vazgeçilmez içeceği. Frapenizi karşı kıyıda kalan Çeşme’ye baka baka içmek ayrı bir keyif olacaktır.

Delfinya Restaurant, Sakız Adası’nın en iyi lokantası olarak geçiyor. Kime sorduysam bu böyle. En iyi dediysem de ürkmeyin, çok pahalıdır diyerek geri adım atmayın, hiçbir yer Türkiye kadar pahalı olamaz. Balık yemek bu kadar ucuz olmamıştı diyeceksiniz. Biz orada yemedik çünkü yolumuz uzun ve zamanımız kısaydı.

Chios Merkez’de bir de tandır yapan bir lokanta var, Konaki Restaurant, tandır ve kokoreçi ile ünlü. Pala bıyıklı bir amcanın şefliğini yaptığı yer her daim dolu. Balık sevmeyenler için bir alternatif olsun istedim.

Adayı gezerken iki seçeneğiniz var, Chios merkezde alışverişi seçecekseniz, hiç kıpırdamayın. Araba falan da kiralamayın. Ama kültür gezisi istiyorsanız, 1,5 saati geçirmeyin ve şimdi tıpış tıpış arabanıza gidin. Hediyelik eşyalarınızı aldınız zaten, gerisi yalan:)

Rotamızı çizdik, önce Pyrgi köyüne gideceğiz, yol üzerinde Olympi’yi ziyaret ederek, Mesta köyüne varacağız. Oradan da Mesta’nın biraz ilerisinde deniz kıyısına gidip oradaki o muhteşem Limani lokantasında yemek yiyecek ve orman yolundan geri döneceğiz. Diğer turlar aynı yoldan geri getiriyorlar, orman yolu ise size farklı köylerden geçiş imkanı sunuyor. Turları hiçbir zaman sevmemişimdir, koyun gibi ne derlerse yapıyorsunuz. Kaderinizi kendiniz çizin:)

image

Pyrgi’ye Gidin

Arabanıza atlayıp ilk olarak Pyrgi’ye doğru yola çıkın artık. Merkeze 25 km. uzaklıkta. Yolda sıkça tabela göreceğinizden hiçbir sıkıntı yaşamadan Pirgi’ye varacaksınız. Ada denip geçilmesin, Sakız adası Yunanistan’ın 5. büyük adası. Yani, büyük bir ada. 1 gün içerisinde sadece yarısını görebilirsiniz.

Yanınızda aman burada durup napıcaz demek suretiyle, kaderinizi kötü yönde etkileyecek insanlar varsa hemen görmezden gelin. Arabanızdan inin ve fotoğraf çekmeye başlayın. Daracık yollarına dizilmiş o ilginç geometrik şekilleri ile farklı desenler verilmiş evlere bakın. Etrafınızı saran begonviller ve rengarenk çiçeklerle muhteşem bir görsel şölen var Pirgi’de. Yol kenarlarından fışkırmış arapsaçı otlarının kokusu harika. Koparıp, eve götürüp yemeğini yapmak istiyorsunuz. Isırgan otları da keza öyle. Meydanda bir kahve içebilirsiniz.

Bu arada, kiliseye de uğrayın, muazzam bir ortodoks kilisesi, böylesi zengin dekorlu kiliseyi uzun zamandır görmemiştim. Her neyse, mum yakıp dilek tuttuktan sonra, arabaya atlayıp yola koyulduk.

image

Yola koyulmamız ise biraz zaman aldı. Araba kiralarken, en ufak arabayı seçmeye özen gösterin, yollar inanılmaz dar. Tedirgin olmamak adına, en küçüğünü seçin! Bu arada arabayı siz kullanmıyorsanız, elinizden fotoğraf makinasını düşürmeyin çünkü yaşlı teyzeler çok cilveli pozlar verebiliyor, kaçırmayın. Hiçbirinde “ay beni çekme” derdi yok:)

Olympi’ geçerken uğrayacağınız köylerden bir tanesi, küçük şirin bir köy, fazla zaman kaybetmeden Mesta’ya devam edin. Unutmayın 17.30’da kalkacak bir feribot var ve daha deniz kıyısında bir balık sefası yapmak gerekli.

Mesta’ya Gidin!

Unesco Dünya Mirası olarak seçilmiş bir Ortaçağ Köyü. Orta Çağ’dan bu yana da fazlaca bir değişiklik olmamış burada. Şehir bir labirent gibi dizayn edilmiş. Dışarıdan gelecek korsanların ve Türklerin saldırılarından korunmak adına, deniz kıyısına değil biraz daha içeri doğru yapılmış, iç içe geçen yolların nereye çıktığını algılamanızı zorlaştıran bir yapıya sahip. Şehir, bir zamanlar tek kapı ile korunuyormuş. Bu demir kapıyı kapatır kilitlerlermiş, tehlikelerden korunmak için.

images 2

images

Küçük meydanında birkaç cafe var, orada oturup bir şeyler içebilirsiniz. Bu arada, köyün girişinde bulunan seramik atölyesine mutlaka uğrayın. Seramiklerini kendisi yapan üstadımız, hem muhteşem muhabbeti ile sizi başka yerlere alıp götürecek, hem de o eşsiz seramikleri ile size unutulmaz bir anı bırakacaktır. Evet, Nikos Balatsos’un Seramic Art Studio’sundan bahsediyorum. Nikos’un dediği gibi; Yunan Mitolojisinde Kelebek ruhu temsil eder. Bu seramiklerinde ruhu vardır ve o ruhunu seninle beraber gittiği yere de götürecektir. Bu sözüyle de kocamla her gittiğimiz Yunan Adasından aldığımız kelebekler geldi aklıma. Amanın dedim, almam lazım:)

SAMSUNG CSC

Yukarıda sağ tarafta gördüğünüz Nikos’un atölyesidir. Nikos’la el sıkıştıktan sonra, vurduk kendimizi yollara. Burada kalabilme şansınız var, Mediavel Castle Suites, benim dışarıdan baktığımda çok hoş olduğunu söyleyebileceğim bir otel. Anna Floradis’in oteli de yine fotoğrafta göreceğiniz gibi, hoşuma giden bir yerdeydi.

2554142

Önemli: Sakız Adasını tadını çıkara çıkara gezmek istiyorsanız 2 veya 3 gün ayırın.

Daracık sokaklarında gezerken, insanın aklı gerçekten karışıyor. Kimbilir neler olmuştu buralarda gibi garip sorular soruyorsunuz ve bir yandan da etraftaki kedi ve kertenkelelerden kaçıyorsunuz. O sıralarda bir ayıkma mevzu bahis oluyor tabii, orta çağı bırak kızım, kaç burdan diyebiliyorsunuz.

Artık karnımız zil çalmaya başladı, yeterince de yürüdük ve ver elini Mesta’nın en ünlü lokantası diyoruz!

Başlasın ziyafet.

Ben güzel yemek yemeyi severim. Çok severim. Herşeyden çok severim. Bir mekanda hem manzara hem yemekler muhteşem ise değmeyin keyfime.. Burada her ikiside mevcuttu.

Hemen menünüzü söylüyorum, isteyen dinler memnun kalır, istemeyen de bakakalır.

Keçi peyniri kızartması. Sakız adasının olmazsa olmazıymış. Bu peyniri Gül Hanım’ın dükkanından temin edebilirsiniz. Hellim peynirine benzemiyor, üzerine biraz limon sıkarak yiyin.

Ahtapot: Yunan adalarının vazgeçilmezi olan ahtapot yine karşıma çıktı. Yunanlılar hem övünüyor hem de en iyi ahtapotun kendi adasında yapıldığını iddia ediyorlar. Her adada farklı yapıyorlar, Sakız Adası ve Santorini’nin tarzını birbirine daha yakın buldum. Ahtapot güneşte kurutulduğu için sert oluyor ama bizlere değişik geldiğinden çok sevilmese de ben çok beğeniyorum. Tamam kabul ediyorum, hiçbiri Kaş’ta Engin Kaptan’ın Ahtapot yahnisi gibi olamaz! Kaş’a giderseniz, Naz teknesinde, Engin Kaptan’dan özellikle rica edin, herkese yapmaz ama özel bir rica olursa, belki tadabilirsiniz kim bilir:) Umarım benim kadar şanslı olabilirsiniz:)

Kalamar, bizim gibi dilim dilim değil, komple kızartılıyor, dereotlu sosumuzdan haberleri yok ama yine de hoş. Yunan Salatası dedikleri, domates, salatalık ve bir büyük dilim beyaz peynir konulmuş olan salata her zamanki gibi hoş, tabii, domates ve salatalığın organik oluşu ve çocukluğuma iniyorum dedirten kokusu, ohh be dünya varmış diyerek bir oh çektiriyor:)

Isırgan otu salatası ile de tatlandırdığımız, Çupramızı afiyetle yerken, Uzomuzu yudumlamadan geçmiyoruz. Yemek sonunda ise bir lokma keyfi yapıyor ve olayı bitiriyoruz. Lokmalar bizim gibi ufak toplar gibi değil, Amerikalıların “donut” stilinde geliyor, adamı çıldırtıyor tabii!!!

Not: Maalesef fotoğraflar silindiği ve ben tekrar bulamadığım için yükleyemiyorum. Hayal edin siz:) Kokusu burnuma geldi amanın bayılazaım 🙂

Dönüş yolunda, geçen yıl yanan sakız ağaçlarını görüyoruz. İçimiz cız ediyor. Bazı yerler harika bir şekilde teraslanmış olan sakız ağaçları ile dolu, çentik zamanı gelmemiş. Eylül sonuna kadar damla sakızları yavaş yavaş damlamaya devam edecek. Ağaçların en alt kısmından çentik atılmaya başlanıyor ve dalların ucuna kadar yavaş yavaş çıkılıyor. Damla sakızının ne kadar zahmetli bir iş olduğunu burada gördük ve neden bu kadar pahalı olduğunu da anlamış olduk. Sakız alırken dikkat edeceğiniz şey temizliğiymiş. Ben macun olanından aldım. Tanelisinden alıyorsanız dikkat edin, ev yapımında, çok yoğun olduğundan, ayarını tutturmak neredeyse imkansız dediler. O yüzden macun kıvamındakilerden almamı tavsiye etti arkadaşım. Tabii bunun benim beceriksizliğimi bilmeleri ile de bir alakası olabilir.

th

Dönüş yolu fazlaca virajlı ve harika manzaralara sahip olduğundan, neredeyse feribota yetişemiyorduk. Zaman kalmadığı için biraz daha mı sakız alsaydım sorularımı kafamdan silmek zorunda kaldım. Ah bir de Tavernaya gitseydik diye mızmızlanırken, feribotu kaçırmamıza ramak kalmıştı ve bağır çağır durdurduk feribotumuzu. Unutmadan, diyelim ki kaçırdınız ve kalmak mecburiyetindesiniz, Güher Hanım, Ada’ya gelen ilk Türk gelin ünvanına sahip, Kyma Hotel, Güher Hanım ve eşi Theodore ile sizleri ağırlayacaktır;)2013-04-21 14.46.02

Neyse, çok şanslı bir kız olduğumu söylemiş miydim?

Evet, harika bir gündü, Sakız likörlerini yudumlaya yudumlaya devam ettik yolumuza. Rüzgar devam ediyordu ve dalgalardan öyle bir sallanıyorduk ki, tutunmak zorunda kalıyorduk. Ama bilin bakalım ne oldu? Uzo iyi geldi herhalde, deniz tutmadı bu sefer;)

İyi ve şanslı yolculuklar dilerim;)

 

 

 

1 Comment

  1. orcunbaslak |

    Merhaba, yazınızı keyifle okudum. Geçtiğimiz günlerde keyifli bir tatil geçirdiğim Sakız Adası (Chios) seyahatim ile ilgili bir blog yazısı yazdım. Chios’un tavernalarında keyifli sohbetler etmek isteyen, kumsallarında (biraz taşlıklar gerçi ama) dinlenmek isteyen ve sakin bir Yunanistan adasında kendinden geçmek isteyenler için faydalı olacağını düşünüyorum. Bu yazının yazdıklarınıza değer katması dileğiyle ekte paylaşmak istiyorum.

    http://orcun.baslak.com/yunanistanda-bir-ada-chios-chiosda-bir-kedi-bucuruk/

    http://orcun.baslak.com/yunanistanda-bir-ada-chios-chiosda-bir-kedi-bucuruk/

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir