Arjantin

Bir zamanlar bir gezgin vardı içimde. Söz vermiştim kendime, her yıl bir ülke göreceğim diye. Yaşımı yakalarsam ondan sonrası kolay olur gibi bir hayalim vardı. Evet, maalesef gördüğüm ülke sayısı hala yaşımı yakalayamadı. Şimdilik, oyunu hayat kazandı ama ben henüz vazgeçmiş değilim.

 

Ben bir yanlış yaptım, her gittiğim ülkeyi oturup yazmam gerekirdi. Bir günlük tut be kızım yaaa! Unutacaksın demedi kimse. Maalesef ne olursa olsun, yazmadığınız zaman küçük detayları unutuyorsunuz ve güzellikler detaylarda gizli kalmış oluyor. Bir defterim vardı, oraya hatırımda kaldığınca bir şeyler karalamışım.

 

Eh ne zamandır, çocukluğumu yazıyorum,  benim çocukluğumdan da sınırsız anı çıkacak değil ya sonuçta..

 

Yıllar öncesine dönüyorum, Venezuela’ya çok kez gittim. Arkadaşlarım vardı ve Caracas, o dönemde bulunduğum Miami’ye 3.5 saatti. Ama yolları aşındırdıkça, daha önce hangi dili konuştuklarını bile bilmeyen ben, kurs bile almadan, kelimelere hakim olmuştum. Eh bunu ilerletebilme şansım var mıdır diye o zamanlar ve hala ara ara sponsorluğumu yapan kişiyle irtibat kurdum. Kendisi şahsına münhasır bir o kadarda değerli bir zattır. Aradım.

 

Babaaaaaa! Acaip bir fırsat yakaladım. Latin Amerika’da Ecela diye bir okul var! Bir çok ülkedeler, ve şu an Güney’de kış olduğundan, kurslar %50 indirimde, uçak biletleri de içinde. 3 Ülkeyi kapsıyor ben seçiyorum ülkeleri de! Ayyy çok heyecanlı!

 

Kızım, sen hiç mi özlemedin bizi yahu. 1 yıldır burada değilsin insan bi dönmek istiyorum der, bir normal davranır. Nasıl bir şey oldun sen ben anlamadım ki…

 

Neyse, önce olmaz dedi daha sonra aracıları soktuk (Anne) ve kursa kayıt oldum. Gidilecek ülkeler olarak Arjantin, Şili, Costa Rica’yı seçtim. Her birinde birer ay kalacak ve İspanyolca öğrenecektim.

 

Ve, geldik. Dünya güzeli Buenos Aires. Hayallerimde de, rüyalarımda da ve bir gün geri dönmeyi çok çok istediğim nadir ülkelerden biri.

 

Aklımda kalanlarla kısa bir şehir turu yapalım, malum sene 2006 ve ben yazmaya geç başladım. Dedim ya bu bir not defteri, uçup gidiyor anılar… Haydi bakalım,

 

İlk herkesi götürdükleri Caminito( La Boca)…

Buenos Aires’te (bundan sonra kısaca Bs.As.) dediklerinde aklımıza hep o rengarenk evler ve aralarda Tango yapan kadınlar gelir ya aklımıza, işte orası. Maradona’ nın balkonlardan taşmış heykelleri var ya işte tam ora… Ama aslında herşey fakirlikle başlamış. Evlerin duvarlarındaki renkler, sanatsal bir renk cümbüşü ile değil fakirlikle alakalı. Evin sahibi, evin dış duvarlarını boyamak istiyor ama boya alacak parası olmadığından, oradan buradan bulduğu boyalarla boyuyor evini. Pencere sarı. Ee sarı renk bitiyor, kırmızı buluyorlar. Kapı kırmızı oluyor.194237783_36cb2f2593

 

Ve sonuç: Caminito. Arnavut kaldırımlı yolların arasında tango yapan çiftleri görmek ne kadar güzeldir. Bu biraz turistik bir etkinliğe dönüşşe bile, sevdim turist olmayı ben Arjantin’de. Herkes tango yapsın, ben turist olayım, bakayım bakayım… Zaman geçsin, ama arkada hep bir bandoneon çalsın; hem de Astor Piazzola’dan Libertango olsun. İster Piazzola’nın kendinden dinleyelim ister Arjantin’in diğer gruplarından Gotan Project ama daha orjinal takılmak istiyor ve gerçek bir ruh arıyorsanız o zaman vazgeçilmez Carlos Gardel başlasın söylemeye, Por una Cabeza desin ya da ben en çok sevdiğim “Fumando Espero” yu söylesin… Ne güzel değil mi hayal kurmak? 🙂

caminitola boca

Gelelim haftasonları ile ünlü mekanlara. Bizim Sosyete Pazarı mantıklı ama daha sosyetik pazarlar kuruyorlar haftasonları, en gözdeleri: Recoleta: bu bölgede sadece bu pazarı değil aynı zamanda, enfes müzelerini de ziyaret edebiliyorsunuz. Ha unutmadan geçmeyelim en önemlisi de  bir mezarlık..Yazarken bile insan garip oluyor ama gerçek: La Recoleta Mezarlığı. Eh, Eva Peron’un mezarını ziyarete illa ki gitmek lazım diyorlar gidiyorsunuz. Eva Peron’a ait bir müze de var Bs. As.’de. Ben nedense o müzede, arka fondaki müziklerden mi, okuduklarımdan mı, fotoğraflardan mı bilmiyorum, acayip etkilenmiştim. Gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum. Oraya da uğrayın mutlaka.

fotoğraf(3)

 

Evet, hala Recoletadayız. Bu bölgenin incilerinden biri hiç kuşkusuz ki Museo Nacional de Bellas Artes. Şansınız varsa göz dolduran bir sergi bile karşınıza çıkabilir. Bana Kolombiya’lı ressam Fernando Botero’nun bir sergisi denk gelmişti. 2010 yılında İstanbul Pera Müzesinde’de sergisi açıldı ve ben ona da gidebilme şansına eriştim. “Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum” der Botero.

 

Neyse dağılmayalım, Bs.As.’e geri dönüyoruz.. Benim zamanımda taksi acayip ucuzdu, şimdilerde biraz daha pahalanmış öyle duydum ama farketmez, hala bize göre daha iyidir sanıyorum. O zaman hemen bir taksi tutun!!! Atlayın.! Arjantin, tehlikeli bir ülke değil, diğer Latin Amerika ülkeleriyle kıyaslarsak yani çekinmeden herkesle muhabbet edebilirsiniz.

 

İkinci önemli olmazsa olmazımız ise San Telmo. Müzeler, parklar ve yine Pazar günü etkinlikleriyle içinden çıkmak istemeyeceğiniz ve haritaya bakmadan içinde kaybolmak isteyeceğiniz yer, San Telmo. Evet, bırakın haritaları elinizden. En nefret ettiğim şeydir zaten. Eldeki haritaya gömülüp özgürlüğün tadını çıkaramadan hedefe ulaşabilmek adına kör bir şekilde ilerlemek. Haritayı bırakın ve yürüyün lütfen!! Bakalım hayat önünüze hangi yolu çıkaracak ve ne ile karşılaşacaksınız. Bunu yapabileceğiniz en güvenli ülke zaten Arjantin. Hadi bakalım biraz kaybolalım.

 

Kendinizi bir anda Plaza Dorrego’da bulucaksınız. Kimi tango yapıyor kimi antika satıcılarıyla karşılaşıyor. Eğer Pazar günü ise zaten yine bir kalabalık ve özellikle deri çantalar ve kemer satıcılarını görüyorsunuz. Ben en çok mate çayını içtikler özel bardaklarla haşır neşir olmuştum ve hatta 2 tane aldım. Hiç kullanamadım tabii ama evimde bir süs eşyası olarak o günü hatırlatmaya devam ediyorum.

 

Adım başı müze çıkacak karşınıza ve antikacılar, elinizden geldiğince çok müzeye girmeye çalışın. Güler yüzlü Arjantinliler hakikaten başarılılar. Arnavut kaldırımlı sokaklarda ne kadar çok gezerseniz o kadar iyi. Acıkınca hemen bir yer bulun kendinize ve heryerde olduğu gibi girdiğiniz kafenin menüsünde olacağından adım gibi emin olduğum Empanada isteyin. Picante? Diye sorarlarsa acılı mı diye soruyor olacak, şaşırmayın. Ve NO diyin lütfen çünkü ben bu sözcüğün anlamını bu deneyimimle öğrendim ve hala unutamıyorum!!! Çok acı dikkat edin. 🙂

 

Empanada dedikleri aslında bizim poğaçalarımıza benziyor ama onlar etli de yapabiliyorlar. Her Latin Amerika ülkesinde empanada vardır ama farklı şekil ve tatlardadır. Temel olarak aynı olsa bile, Şili daha büyük yapar, Venezuela kızartır, Arjantin süsler vs. Yani deneyin ve Afiyet olsun:)

200px-Docena_de_Empanadas_Caseras_Argentinas

 

Gelelim başka bir önemli yere. Mataderos. Pazar günü gidin ama özellikle, çünkü yine güzel bir kalabalık sizi karşılayacak, yaşlılar satranç turnuvası yaparken tam bir curcuna içine gireceksiniz. Yine yaşlıların ellerindeki mendili sallayarak dans edişlerini, cilveli cilveli o mendille birbirlerine aşklarını anlattıkları  foklorik danslarını da izleyebilirsiniz. Bak işte o kadar yıl geçmiş hala aklımdalar.

 

Ya Tango! Her gelen turist Cafe Tortonni’ye illa ki götürülür. Evet, ben de gittim, bir sürü Amerikalı ile beraber. Bandoneon’u hayatımda ilk defa gördüm. Astor Piazzola müziği ile ilk defa tanıştım ve Libertango’ya o zaman aşık oldum. O cafe’de bir orkestra vardı. Bandoneon çalan abimizle, gidip tanışacağım ve kendime özel ders ayarlayacağım kimin aklına gelirdi! Bir müzik aleti bu kadar güzel çalınır, bu kadar etkiler bir insanı! Hemen almaya karar verdim ama aşırı pahalı olunca vazgeçtim 🙂 Tango, Arjantin’in vazgeçilmezi evet. Ben de ders aldım bizim karşı komşu Carlos’tan. Çok yetenekli olduğum söyleniyordu. Ben Cafe Tortonni’ye götürüleceğinizden emin olsam bile, bir başka alternatif sunmak isterim: Complejo Tango.

 

Yemeğinizi yedikten sonra, gösteri başlar. Sahnenin kenarında oturdunuz, Arjantin Şaraplarınızı yudumlarken, Tango’nun tarihini anlatmaya başlarlar dans ederek. Aklınızı başınızdan alıp götürürler. Bıçaklarla bir sahne başlar ve der ki, aslında bir kavgadır Tango. Asi ve ama bir o kadar da hüzün dolu bir dans. Biraz daha yukarıya oturtmuşlardı orkestrayı, ben genelde Bandoneon çalan arkadaşa bakıyordum çünkü, o müzik aletinin sesi beni acaip heyecanlandırıyordu. Akordeon’un babası diyelim biz ona:) Ama turistik olaylardan çıkıp biraz arkadaş edinmeye başladığınızda aslında Tango’yu çokta fazla bir çoğunluğun sevmediğini, Milonga club veya diğerlerinde biraz daha orta yaş üzerinin Tangoyla haşır neşir olduğunu gördüm. Genelde çoğu Ermeni Sokağında olan bu Milonga Club’lar beni biraz tedirgin etti. Heryerde Türkiye karşıtı ve aşağılayıcı posterler görünce, biraz tedirgin oldum. Sıkıntıya gerek yoktu..

 

O dönemde tangoya iyice sardığımdan, bu şehirden ayrılırken güzel bir tango ayakkabısı yaptırmam gerektiğine karar verdim. Tango ayakkabıcıları, Obelisko’nun etrafına dağılmışlar. Obelisko ise bizim Ankara’nın Kızılay’ı tipli bir yer. Sıhhiye’deki Hitit Güneşi Heykeli yerine burada Obelisko var. Neyse geçelim, bu tango ayakkabıcılarını  araştır araştır, bin dereden su getirip buldum. Acayip bir dünya! Ayağıma göre yapıldılar, topuk boyunu ben seçtim, biraz yüksek yapmışım ama hala durur ve dans ayakkabısı böyle olur dedirtecek başarıdalar. Acaip ucuz olması ise cabası! 2 güne yapıyorlar, yani gider gitmez bunlarla ilgilenin, Bs. As.’ e en az 5 gün ayırmışsanız zaten o sırada yapılmış olurlar. Ha tabi şu da var, belki çoktan ayağınıza göre bir şeyler bulmuşsunuzdur ve alıp çıkarsınız, benim maalesef öyle bir şansım olmadı. Kızlar, 2006’da Arjantin bir alışveriş cennetiydi, artık daha pahalanmış diyorlar ama bence buradan ucuzdur, benden söylemesi.

obelisco

( Fotoğrafta aslında obeliskoyu çekmemiz gerekirken uzun boyumu almak istemiş olan arkadaş, obeliskonun ancak yarısını alabilmiştir. Sevgiler.)

Gelelim şimdi, Bs. As’in en ünlü sokağı Florida’ya -yani bizim İstiklal aslında. Sağlı sollu değişik markalı mağazalar ile ünlü bir sokak. Alışveriş’e Florida’ya, yukarıda söylediğim Obelisko’ nun hemen yan tarafından giriyoruz ve dar ve uzuuun Florida çıkıyor karşınıza. Her an sürprize açık, sokak çalgıcıları ya da tangocuları ile karşılaşabilirsiniz. Hoş ve hareketli bir yer.

 

Plaza de Mayo.

Her gittiğim ülkede, kendi ülkem dahil, geçmişin getirdiği ağır yaralarla karşılaşıyorum. Plaza de Mayo Annelerinden bahsedeceğim şimdi. Ben yerde beyaz eşarp resmi olduğunu önce anlamadım. Bakıyordum ne olduğunu anlamak için ve bir adam yaklaştı yanıma. Ne olduğunu anladın mı dedi, anlayamadım dedim. Başladı anlatmaya. Bu bir eşarp. Bir annenin eşarbı. Plaza de Mayo aslında Arjantinin özgürlüğünün ilan edildiği meydandır. Pembe Parlemento binası her turistin fotoğrafını çekmek için uğradığı yerdir. 1976 yılındaki askeri darbe nin ve askeri iktidarın da başladığı meydan olacaktır. 8 yıllık askeri yönetim sırasında kaybolan 30000 gencin aileleri çocuklarının akibetini öğrenebilmek için her ne kadar zor ve tehlikeli olsa da Plaza de Mayo meydanında bir araya geldi. 77 yılında, 14 anne toplanmış. Sadece, çocuklarına ne olduğunu merak ediyorlardı. Ne oldu! Son anlarını bari söylesinler, mezarları bile olmayan gençlerdi onlar.! Cevap vermedi kimse. Ve başladılar. 77 yılında her ne kadar yasak bile olsa, her Perşembe öğleden sonra, her hafta sayıları artarak toplandılar. Bugün artık mahkemelerde hesap sorabiliyorlar. Başlarındaki beyaz eşarp ile kendilerini tanıtmışlardı. Tabii, anneler arasından da kaçırılanlar olmuş ve diğer anneler onlarında peşini bırakmamış. Uğrayın oraya..plaza-de-mayofotoğraf(2)

 

Biraz daha keyifli bir konuya geçelim o zaman, yeme içme gibi mesela.

 

Mate Çayı.: Artık Lipton’un bile Mate çayı var. Yukarıda aslında bahsettim birazcık. Mate, Uruguay ve Arjantin’de elden düşmeyen bir çay. İnsanları ellerinde termosları ile hem Mate içip hem yürürken görebilirsiniz. Mate bardağına iki parmak kadar mate çayından koyuyorsunuz ve ılık suyu ekliyorsunuz. Dikkat! Kaynar su olmayacak. Bombillo dedileri metal kamış ile de höpürdetmeye başlayablirsiniz. Bombilonun ucu süzgeç gibi olduğundan çay tanelerinden rahatsız olmayacaksınız. Sakinleştirici bir etkisi de var. Mate çayını Türkiye’ye getirirken başıma gelenleri ise daha sonra yayınlayacağım 🙂 Tipi biraz mariuhana yı andırdığından, yolculuklarda başınıza bela açabilir. Lütfen dikkatli olunuz 🙂 Ya da aldığınız poşeti açmadan getirin. Benim gibi hadi şunu bi deneyeyeim diye açarsanız tehlike unsuru olarak, pasaport kontrolde köpeklerle boğuşursunuz. Ayyy kabus!!

mate

fotoğraf(1)

Restaurantlar: Arjantin’e gelip et yememek olur mu!! Çılgınlık! Hemen Puerto Madero’ya çek diye taksicinize talimat verin. Bunu İspanyolca nasıl söylersiniz bilemem:) Puerto Madero, restaurantları ve gece hayatı ile ünlü olan deniz kenarında bir yerdir.

Size sunacağım 2 öneri var. 1- Ucuz ama bir o kadar da kaliteli, sınırsız et, ve şarap o zamanlar sadece 10 dolara geliyordu belki şimdi biraz daaha pahalı olsa da, aynı kategoride olacağından emin olduğum lokanta Siga la Vaca.. İneği takip et demek oluyor aslında.. Takip edin mutlaka!! Çılgınlar gibi yemek yemek ve ete doymak bu olsa gerek. Üzgünüm sevgili Adanam, sana ihanet ettim biliyorum ama senden daha iyi et çıkaran bir memleket varmış evet. Yalnız dikkat. Arjantinde yemek saatleri biraz geç. Saat 22:00 da kuyruk başlıyor. Çok geç yemek yiyorlar, siz siz olun, erkenden gidin çünkü daha sonra sıkıntı olacak ve kuyrukta tartışmalar çıkacaktır. Bakınız:

 

 

Öneri 2: Las Lilas… Nezih, kaliteli, bir o kadar pahalı ancak değer diyebileceğim bir mekan. Anılarımda böyle sarı veya turuncu bir ambians var. Turuncu en sevdiğim renktir yani güzel bir tad bırakmış bende. Pahalı olmasına rağmen asla pişman olmayacağınız bir kalite sunuyorlar. Mutlaka gidin. Buralar, sizin tur programınızda olmayacaktır, ayrılın gruptan!! Gerek yok fazla kalabalığa, kimseye söylemeden gidin. Fazla kuyruktan hayır gelmez.:)

 

Gece Hayatı: Dikkat dikkat! Burada az önce koptuğunuz gruba geri dönün, birkaç kişiyi gaza getirin ve beraber gidin. Maalesef gece hayatında çok haz ettiğim söylenemez. Geceler 02:00 sularında başlıyor ve sabah 7:00 ye kadar sürüyor. Evet, hatırlamamız gereken bir şey daha, Arjantin insanları çok canayakın ancak bu bizim kültüre çok hoş karşılanmıyor. Puerto Madero, gece hayatı için en uğrak nokta olmakla beraber dediğim gibi gruptan kopmalar olmasın arkadaşlar!

 

Arjantin 1800’lerden itibaren özellikle İtalya’dan çok fazla göç alan bir ülke olmuştur. Hatta, birkaç Arjantinli arkadaşım biz Latin değiliz biz Avrupalıyız o yüzden burada daha çok Avrupai bir mimari göreceksin demişti. Bende, Bence Arjantin Avrupa Birliğine  bizden önce girer dedim ama bu espriyi anlamadılar. Ben de susmayı tercih ettim. Zaten bu konuyu anlatabilecek kadar İspanyolcam olmadıgından şarabımdan bir yudum daha almayı tercih ettim. Pas. Geciniz.

 

Evet aslında, diğer Latin Amerika ülkelerinden daha farklı bir ambians olduğu göze çarpıyor. Ama mesela oradaki kuaförüm bana şunu söylemişti, ahh ben İspanyolca şarkı dinlemem, İngilizce dinleriz biiiz, dediği an kendimi bir anda kültür çatışması yaşayan Türk arkadaşlarımın yanında bulmuş gibi oldum. Türk Halk ya da Sanat müziği dinlememenin, ya da Türk Pop müziğinin kalitesizliğinden dem vuranlar gibi. Benziyoruz aslında 🙂 Göç sendromu belki de 🙂

Unutmayın, Caminito(La Boca) da yürüyün, Santa Fe’de gerekirse 1000 kere dolaşın, Florida’da gezip, San Martin’deki parkta dinlenin..Ayakkabı ve çanta alın, mate için…Et yiyin, şarap için. Keyfinize bakın!

Şimdi herkes haritalarını elinden bıraksın ve KAYBOLSUUUUN!!!! Arnavut kaldırımlı sokaklarda etrafa baka baka kaybolun…Hedef koymadan yürüyün bakın ne sürprizler çıkaracak karşınıza Buenos Aires…

 

İyi yolculuklar:)

2 Comments

  1. Sevgili arkadaşım, Arjantin’e ekim ayında gitmeyi planlıyorum. Kalmak için önerebileceğin semt hangisidir. 8 gece konaklamayı planlıyorum, nasıl bir proğram yapsam keyifli olur?

    saygılar..

    • Ahmet Bey selamlar, San Telmo ya da Recoleta harika bir konaklama yeri olacaktır. Bütçenize bağlı olarak Puerto Madero’yu da tavsiye edebilirim ancak fiyatlar biraz daha yüksek olabilir. Mail adresim mizyal82@gmail.com 8 gün sadece Bs As’te kalmayın derim, hemen şimdiden Iguazu Falls için uçak biletlerine bakabilirsiniz ve günü birlik Uruguay turlarına katılabilirsiniz. Gitmişken hakkını verin:) Saygılar..

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir